Başkan Can; "Sözleşmeli öğretmenlerimizin aile hasretine son verin"
Eğitim Bir-Sen Çanakkale Şube Başkanı Resul Can, sözleşmeli öğretmenlerin maruz kaldığı haksızlıklara karşı açıklamalarda bulundu.
Eğitim Bir-Sen Çanakkale Şube Başkanı Resul
Can sendika binasında yaptığı açıklamada; “Bir öğretmen düşünün ki diğer tüm
çalışanlar mesai bitiminde evine, ailesine giderken, o, aile hasreti kokan
soğuk bir dört duvar içine doğru yürümektedir. Diğer tüm ebeveynler
çocuklarıyla hafta sonu planları yaparken, o, eş ve çocuk hasretiyle
kahrolmaktadır. Herkes aklıyla, bedeniyle kendisini işine verip coşkuyla
çalışırken, o, bedeniyle sınıfta, aklıyla uzak düşmüş yuvasındadır. İşte o,
sözleşmeli öğretmendir ve tasavvurun ötesinde acı bir Türkiye gerçeğidir. Bugün
bu alanda, sözleşmeli öğretmenlerimizle birlikte, adalete ve hakkaniyete, insan
haklarına ve çalışma ahlakına aykırı bir uygulamaya son verilmesi talebimizi
haykırmak için toplandık. Geleceğin nesillerini yetiştirmenin övüncünü yaşamak
isteyen kamu görevlisini ailesinden ayrı, çocuklarına hasret bırakan sözleşmeli
öğretmenlik uygulamasının mağduriyetlerine ‘dur’ demeye geldik. Bilinmelidir ki
kamu hizmetlerinde kalite, süreklilik, kapsayıcılık ve güvenlik kadar, kamu
görevlilerinin istihdam şekli, çalışma şartları, mali, sosyal ve özlük hakları
da önemlidir. Kamu görevlilerinin ‘genellik, adillik, eşitlik’ ilkelerine uygun
hükümlerle muhatap olması, ‘saygın iş’ anlayışının bir gereğidir. Anayasanın,
‘Asli ve sürekli nitelikteki kamu hizmetlerinin kamu görevlileri eliyle
yürütülmesi’ gerektiğine ilişkin hükmü ortadayken ve aynı unvanda kadrolu
statüde istihdam olmasına rağmen, eğitim-öğretim hizmetinde sözleşmeli öğretmen
çalıştırılmasını kabul etmemiz mümkün değildir. Sözleşmeli öğretmen istihdamı,
gerek sözleşmeli eğitimciler gerek istihdamı gerçekleştiren kurumlar gerekse
farklı statüdeki personelden aynı kamu hizmetini alan öğrenci ve ebeveynler
açısından ciddi sorun oluşturmaktadır. Sözleşmeli öğretmenlik, kabul edilmiş
hatanın tekrarı, geçmiş sıkıntıları unutmanın, aynı kısır döngüyü yeniden kurup
birçok değeri heba etmenin adıdır” dedi.
“Türkiye, 2005-2011 tarihleri arasında sözleşmeli öğretmen istihdamı
deneyimini yaşamıştır” diyen Can; “Bu tarihler arasında 70 bin civarında
sözleşmeli öğretmen istihdam edilmiştir. Ancak, kurum içi çalışma barışının
bozulması, öğretmenlerin verimliliğinin düşmesi, Millî Eğitim Bakanlığı’na ve
eğitim politikalarına olan güvenin azalması, sözleşmeli ile kadrolular
arasındaki farklılıklardan doğan dava yükü ve hukuki karmaşa gibi sebeplerden
dolayı eğitim öğretim faaliyeti olumsuz etkilenmiş, 2011 yılında sözleşmeli
öğretmenliğe son verilmiştir. Sözleşmeli öğretmenliğe son veren Kanun Hükmünde,
Kararname’nin gerekçesinde yer alan, ‘Sözleşmeli personel istihdamının; kamu
hizmetlerinin etkili, verimli ve hızlı bir şekilde yürütülmesini sağlamadığı;
uluslararası hukuka ve anayasaya aykırı bir şekilde, kamu personeli arasında
mali ve sosyal haklar ile diğer haklar arasında farklılığa, eşitsizliğe,
adaletsizliğe sebep olduğu’ şeklindeki tespitler bugün için de geçerlidir.
Peki, aradan geçen zaman zarfında ne değişti de bugün sözleşmeli öğretmenlik
dayatmasında ısrar ediliyor? Kimse bunun cevabını kamuoyuna ve eğitimcilere
veremiyor ama bu sorun can yakmaya, mağdur etmeye devam ediyor” şeklinde
konuştu.
“Sözleşmeli
öğretmenlik uygulaması anayasal hakları sınırlamakta”
Başkan Can sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Aynı vazifeyi
yapan kamu görevlileri arasında hak ve ücretlerde eşitsizlik kabul edilemez.
Aynı sınıfta aynı dersi anlatan, aynı okulda aynı isim ve vasıa görev yapan
öğretmenler arasında ayrımcılık olmaz, olmamalıdır. Aksi hâlde çalışma
barışı yara alır, iş verimi azalır. Anayasanın eşitlik ilkesi çiğnenir. Aynı
işi yapan kadrolularla sözleşmeliler arasında ili bir hiyerarşi üretilir.
Sözleşmeli öğretmenlerimiz iş güvencesi, sosyal güvence statüsü, vergi dilimi,
net ek ders ücreti, kademe-derece ilerlemesi, görevde yükselme, unvan
değişikliği, yurt dışı eğitim ve görevlendirme, mazerete ve isteğe bağlı yer
değişikliği, harcırah, dil tazminatı, norm kadro fazlalığına dayalı süreçler,
net hazırlık ödeneği gibi, aynı okulda, aynı sınıfta, aynı işi yaptığı kadrolu
öğretmenlere sağlanan haklardan faydalanamamaktadır. Sözleşmeli öğretmenlik
uygulaması anayasal hakları sınırlamakta, aile bütünlüğünü bozmakta, eşleri
birbirinden, çocukları da anne babalarından ayrı bırakmakta, öğretmenleri işi
ile eşi arasında tercihe zorlamaktadır. Haklı taleplere, geçerli mazeretlere
duyarsız yanlış istihdam politikası öğretmenlerimizin moral ve motivasyonunu
olumsuz etkilemekte, eğitimde verimliliği düşürmektedir. Kadrolu öğretmen
mevzuatın verdiği güvenceyle aile bütünlüğünü sağlarken, sözleşmeli öğretmen
ailesine kavuşacağı gün için şafak saymaktadır. Kamu istihdam politikalarına
yön verenler, nitelikli kamu hizmetinin ancak iş ve iç huzuruna kavuşmuş,
anayasal hakları tesis edilmiş kamu personeli eliyle yürütülebileceğini
görmelidir. Eğitimciler, işi ile eşi arasında tercihte bulunma çelişkisinden
kurtarılmalı, anasından babasından ayrı büyüyen çocukların aile hasretine son
verilmelidir.
“Adaletsizlikler
bitirilmelidir”
Mutlu, yerinden ve işinden memnun öğretmenler demek, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgeleri başta olmak üzere, istihdamda güçlük çekilen
yerlerde eğitimde kalitenin ve başarının artması demektir. Eğitimdeki başarı,
terörle mücadelede de en etkili yöntemdir. Okulda olması gereken çocukları
dağda görmek istemiyorsak eğitimde teşvik sistemine geçmek zorundayız. Terör
ancak eğitimle biter. Terör biterse kalkınma olur. Genç işsizliği azalır.
Gençliğin enerjisi refaha, kalkınmaya, bölgenin gelişmesine harcanmış olur. O
hâlde, ucuz işçilikten farksız ücretli öğretmenlik ayıbına dur denilmelidir.
Aileleri bölen, öğretmenin zihnini ailevi sorunlarla meşgul eden, aynı işi
yapanlar arasında sosyal hiyerarşi üreten, hak ve ücretlerde haksızlıklara
fırsat veren sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verilmelidir. Personel
sisteminde bir devrim yapılmalı; iş güvencesi için, eşit işe eşit ücret için,
çalışma barışı için, emekte performans, hizmette yüksek kalite için, bütün kamu
sistemi kadrolu istihdamda birleştirilmeli, adaletsizlikler bitirilmelidir.
“Sözleşmeli
öğretmenlerimizin aile hasretine son verin”
Demokratik ve sosyal bir hukuk devleti niteliğinin
önemsendiğini ve öncelendiğini kamu personel sistemi tarafında hem vurgulamanın
hem de ispatlamanın en kolay ve kesin yolu, kamuda istihdam politikasının
kadrolu ve güvenceli istihdam olarak benimsenmesidir. O hâlde sözleşmeli
öğretmenlik bütünüyle terk edilmeli, mevcut sözleşmeli öğretmenler ivedilikle
kadroya geçirilmelidir. Eğitim-Bir-Sen olarak diyoruz ki Türkiye’nin gücü ve tarihi
birikimi sahip olduğu inanç ve medeniyeti insan, insan onuru, aile ve emek
konusundaki güçlü hassasiyeti, güvencesiz istihdamı kamuda terk etmeyi aile
kurumunu muhafaza etmeyi zorunlu ve mümkün kılmaktadır. Bizler, Türkiye’nin
gerek mali gerekse krî gücünün en kısa süre içerisinde sözleşmeli öğretmenleri
kadroya taşımaya, sözleşmeliliği tarihte kötü bir anı olarak bırakmaya
yeteceğine inanıyoruz. Yetkililerden, sözleşmeli öğretmenlerimizin aile
hasretine son verecek, onları ailelerine kavuşturacak adımı atmalarını, ara
tatilde tayin hakkı vererek mahzun yüzleri güldürmelerini istiyor ve
bekliyoruz.”